Yaşam

‘Çalınan Dikkat’, çalınan hayat

İtalyan yazar Carlo Collodi’nin yazdığı çocuk romanı ‘Pinokyo’yu bilmeyen yoktur. İki yüzden fazla dile çevrilen kitap, günümüzde çocuk edebiyatının başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. ‘Pinokyo’, can sıkıntısından bir kütükten yapılmış bir kukla olan Gepetto adlı yaşlı ve yalnız bir marangozun hikayesidir. Kuklaların hikayesi oldukça eskidir, bazı kaynaklara göre ilk olarak Antik Yunan’da, bazılarına göre Mısır’da, bazılarına göre Amerika’da, bazılarına göre Anadolu’da ortaya çıkmışlardır. Kuklanın nereden geldiği önemli olmayabilir ama kuklacılık, günümüzde ilham alınan bazı fikirlerle benzerlikler yaratması açısından üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir yaratıcılıktır.

Johann Hari’nin ‘Çalıntı Dikkat’ adlı kitabı geçtiğimiz günlerde Metis Yayınları tarafından yayınlandı. Konusu itibariyle ilgi çekici olan kitabın ilk satırından son cümlesine kadar okuyucunun ilgisini ve “dikkatini” çekmeyi başardığını görüyoruz. Kukla sanatı denilince; hayatımızın her anını planlayan ve yöneten, zevklerimize müdahale eden, ne alıp ne almayacağımıza karar veren görünmez bir güç; Bizi aynı duygunun, aynı niyetin, aynı kuruntunun, aynı isteklerin kölesi haline getiriyor. Güya hayatımız Pinokyo’nunki gibi bir elin parmaklarının ortasındaki iplerle kontrol ediliyor.

Hari bunu fark etmiş olmalı ki hayatımızı yöneten, yönetirken bizi değiştiren, bizi kendimize bile yabancılaştıran bu kuklacının peşine düştü. Sonuç, ‘Çalıntı Dikkat’ adlı mükemmel bir kitaptı.

Kitabın başında bununla ilgili bir açıklama yapan Hari, çalışmanın zorluğu ve insanoğlunun karmaşık yapısı nedeniyle bu konuda bilimsel bilgi derlemenin zorluğuna dikkat çekiyor. Bundan dolayı kesin bir bilgi yerine çok yönlü bir bilgi analizi yaptığını ve bilimsel bir tartışmanın kapısını araladığını söylüyor. “Neler olup bittiği ve neden olduğu konusunda genellikle anlaşmazlığa düşenler bu bilim adamları. Bunun nedeni bilimin beceriksiz olması değil, insanların çok karmaşık olmalarıdır; “Dikkat yeteneğimizi ne etkiler?” Böylesine karmaşık bir soru karşısında ölçüm yapmak da çok zordur. Bu tabii ki kitabı yazarken benim için bir zorluk yarattı. Ama mükemmel kanıtı beklersek, sonsuza kadar bekleriz.”(1)

Hari’nin uyarılarına rağmen kitaptan etkilenmemek elde değil. Yazının girişi bir kuklanın hikayesiyle başlasa da asıl sorun kuklayı yöneten Gepetto gibi hayatımızı ele geçiren bilgi selinin dikkatimizi dağıtması ve isteklerimize ilişkin yeni bir davranış modeli oluşturmasıdır. dikkatsizliğimizden yararlanarak. Kuklacılık bir iştir. Doğal olarak bu resen gelişen bir şey değil; Hayatımızı kontrol eden ve bizi Gepetto’nun kuklasına çeviren güç, hakkımızda hemen hemen her türlü bilgiye sahiptir. Bu korkulacak bir şey!

“İnsanların ne yapacağını belirleyen kurallar varsa, onları bilmek gücün ta kendisidir.”(2)

Peki kimden korkuyoruz? Bu gücü elinde tutan kişiler kimlerdir? Ya da şu şekilde sorulabilir; İplerimizin sahibi kim? Telefonunuz sabah sizi uyandırıyor ve bununla yetiniyorsa bu yazının konusu siz değilsiniz ve korkmanıza gerek yok. Bu yazıyı bir kenara bırakıp başka işlerle meşgul olabilirsiniz. Ama telefonunuz sizi uyandırıp başka bir uykunun pençelerine sürüklüyorsa ‘Çalıntı Dikkat’ tam size göre. Telefonunuzdan veya tabletinizden sıradan haberleri, gelen bildirimleri, paylaşılan görselleri, sosyal medya paylaşımlarını, e-postaları kontrol ederek güne birebir bir alışkanlıkla başlıyorsanız ve başka şeylere odaklanarak zaman öldürüyorsanız ilginizi çeken, “kolektif dikkat” sorunu yaşayan kalabalığın bir parçası olabilirsiniz. Bilişim dünyasının baş döndürücü mesaj istekleri ve uyarı sesleriyle işiniz yoksa ne bu yazı ne de kitap ilginizi çekebilir. E-postalarınızı bilgisayar ekranı karşısında açıp kontrol ettikten sonra gereğinden fazla zaman harcamıyorsanız korkmanıza gerek yok. Hari ile karşılaştırıldığında, bu insanların sayısı azdır. Haksızlık değil, yetmişten yetmişe hemen herkesin hayatında bir akıllı telefon, tablet veya bilgisayar var ve Hari’nin bahsettiği bir bilgi seline maruz kalıyor. Bunun nasıl bir dikkat dağınıklığı yarattığı, insanları başka bir sosyal ağa nasıl çektiği ve onları gerçeklikten nasıl kopardığı üzerinde duruyor. Hari’nin kitabını okuyana kadar bu sözler abartılı gelebilir, sizi temin ederim ki tek bir satırda abartı yok. Merkezi New York’ta bulunan BASEX adlı bir danışmanlık firması, dikkat dağıtma üzerine bir araştırma yapıyor ve gereksiz e-posta ve sosyal medya kullanımının günlük iş üzerindeki etkisini inceleyen bir rapor yayınlıyor. Sonuç inanılmaz: günde yüzde 28 iş kaybı ve yılda 650 milyar dolara varan ekonomik kayıp.

Dikkat Çalındı ​​- Neden Odaklanamıyoruz?, Johann Hari, Çeviren: Barış Engin Aksoy, 320 s., Metis Yayınları, 2022.

“Çünkü ekonomik sistemimiz insanları uykusuz bırakmaya bağımlı hale geldi. Bunun dikkat becerisinde yarattığı başarısızlıklar sadece ikincil hasarlardır. Ticaretin fiyatı. Bu noktanın ne kadar önemli olduğunu ancak bu kitabı yazmayı bitirdikten sonra anladım.”(3)

Zamanı kişiye göre değil aidiyet duygusuna göre ölçüyoruz çünkü insanın hayatı değil, bağlı olduğu şey değerlidir. Bu nedenle, bireyin zamanını parayla ölçmek ülkemizde yerleşmiş bir niyet değil, yani Amerikalılar gibi tam anlamıyla kapitalist olamadık. Elbette en pahalı şeyin zaman olduğunu bilseydik, dikkatimizi çeken her şeye karşı muhtemelen bir savunmamız olurdu. “Dikkat dağıtmak benim için önemli çünkü hayatta zamandan başka bir şeyimiz yok. …Ama insan bir şekilde burada saatler kaybediyor.”(4) Hari kitapta, zamanın bizden nasıl alındığını günlük hayattan örneklerle hikaye anlatımıyla uzun uzadıya anlatıyor.

Wachowski Kardeşler tarafından yazılan ve yönetilen “Matrix” filmine 1999 yılında yapılan atıfları herkes bilir. İlk filmde unutulmayan bir sahne var. Morpheus, Neo’dan kırmızı ve mavi haplardan birini seçmesini istediğinde ortada şu diyalog geçer:

“…Senin bir köle olduğun gerçeği, Neo. Sen de herkes gibi bir köle olarak doğdun. Dokunamayacağınız, tadamayacağınız, koklayamayacağınız bir hapishanedesiniz, beyninizin içinde bir hapishane var. Ne yazık ki hiç kimseye matrisin ne olduğu söylenemez, onu kendiniz görmelisiniz. Bu senin son servetin, bundan sonra geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan bu hikaye biter, yatağında uyanır ve istediğine inanırsın, kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın. Ve sana tavşan deliğinin nereye gittiğini göstereceğim. unutma! Sana söz verdiğim tek şey gerçektir, fazlası değil…”(5)

“Çalıntı Dikkat” sözde “Matrix”te yaratılan benzer bir hapishaneden bahsediyor. Dijital dünya ile ilişkimizin neredeyse her anı bu ikilemle geçiyor. Ancak şunu da bilmek gerekir ki, dürtülerimizi, isteklerimizi ve arzularımızı bilen bu kuklacılar, bizim hakkımızda bireysel bir veri tabanı oluşturdukları için bizi baştan çıkarmakta oldukça avantajlı bir konumdadırlar. Yani iplerimiz, bizimle ilgili algoritmaları saklayan bu dijital şirketlerin elinde. Bu nedenle hayatımızı da yönetirler. Bu insanlar kim? Dünyanın en ileri teknolojilerinin yaratıldığı Silikon Vadisi’nde Google, Apple, Facebook, Instagram, Twitter gibi yapay zeka yaratıcısı zeki çocukların yaşaması doğaldır.

Yönetmek için önce dikkatinizi dağıtmalı, sonra sizi yönetmeliler. Peki bunu nasıl yapıyorlar? Google CEO’su yanıtlıyor: “Facebook, Snapchat, Twitter’da her gönderi veya durum güncellemesi paylaştığınızda, Google’da söylediğiniz her şey taranır, sıralanır ve saklanır. Bu şirketler, sizi hedeflemek isteyen reklamverenlere satış yapmanız için profil oluşturur. Örneğin 2014 yılından beri Gmail kullandığınızda Google’ın otomatik sistemleri tüm özel yazışmalarınızı tarar ve size özel ‘reklam profili’ oluşturur. Örneğin, annenize bir e-posta gönderip bebek bezi almanız gerektiğini söylediğinizde, Gmail bebeğiniz olduğunu anlıyor ve size bebek ürünleri reklamları göndermeye başlıyor.”(6)

Dijital dünyanın birincil amacı, zamanınızı kontrol etmektir. Örneğin, ne zaman uyuyacaklarına ve ne zaman uyanacaklarına karar verirler. Hari bu süreci şöyle anlatıyor: “Yok olma eşiğindeydim. Otuz dokuz yaşındaydım ve hiç tatil yapmamıştım. Daha üretken bir yazar olmak için, uyanık olduğum her saati bir bilgi selinde geçirdim; Endüstriyel çiftliklerde ciğerleri baskı altına alınsın diye yağa zorlanan kazlar gibi yaşadığımı düşünmeye başladım.” (7)

Kitap, bir kaygı imparatorluğunda yaşadığımız hissini yaratabilir. Aksine amacı, dikkat dağınıklığına neden olan sorunu ortaya çıkarmak ve kolektif aklı zehirleyen bilgi bombardımanına karşı bir analiz bulmaktır. Bunun için Hari, sorunun merkezinde olan birçok insanla konuşarak çözüm bulmaya çalışır. Konuştuğu kişiler aynı zamanda var olan sorunun da yaratıcılarıdır. Bu garip bir durum. Onlar kim? Yazılım uzmanları, Google, Apple, Facebook, Twitter, Instagram, TikTok’un yaratıcıları. Teknoloji devleri dikkatimizi çekecek kadar yakınımızda, ne istediğimizi, neyi arzuladığımızı, neleri tüketmemiz gerektiğini biliyorlar. Hari’ye göre bundan hem teknoloji devleri hem de buna izin verenler sorumlu.

Bilişimin akını nasıl kolektif dikkatimizi dağıtıp uyku saatlerimizi kısalttı, zaaflarımızı manipüle etti ve bizi isteklerimizin kölesi yaptı, nasıl ki her geçen gün gücümüzü tükettiyse gerilimden dolayı dünyayı telaşlı bir hale getirdi. ve dikkatimizi paramparça etti, onu onarmak da eşit derecede mümkündür. Hari bu noktada pek çok analiz sunuyor, en çekici olanı şu: Analiz bireysel değil kolektif, toptan değişimle olur, kendini değiştirmekle değil.

Korkarım buna karar vermezsek hayatımız Pinokyo’nun insan olma dualarından öteye gidemeyecek. Çünkü bu halimizle tahta bir kukladan hiçbir farkımız yok. Kendine bir iyilik yap; Bir süre telefonlarınızı, tabletlerinizi ve bilgisayarlarınızı kapatın ve bu kitabın anlattıklarını dinleyin, pişman olmayacaksınız.

Dipnotlar:

1- Johann Hari, Çalınan Dikkat, çev. Barış Engin Aksoy, s. 23, Metis Yayınları, 1. Baskı, İstanbul.
2- Johann Hari, Çalınan Dikkat, çev. Barış Engin Aksoy, s. 113, Metis Yayınları, 1. Baskı, İstanbul.
3- age s. 82
4- Johann Hari, Çalınan Dikkat, çev. Barış Engin Aksoy, s. 118, Metis Yayınları, 1. Baskı, İstanbul.
5- https://www.netflix.com/tr/title/20557937
6- age S. 128
7- Johann Hari, Çalınan Dikkat, çev. Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, S. 31, 1. Baskı, İstanbul.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu