Sağlık

Evliliğin Aşka Etkisi

Psikologlara göre aşk hem normal hem nevrotik, hem yaratıcı hem de yıkıcıdır. Platon aşkın, hazzı anlama ve deneyimleme arzusu ya da dürtüsü olduğunu belirtir. Sokrates arzu olmadan aşk diye bir şeyin olamayacağını savunur. Özetle herkesin kendine göre bir aşk tanımı vardır. Aşk pek çok bileşenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ve kesin bir tanımla sonuçlandırılamayan bir olgudur. En iyi tarif bile her zaman eksiktir. Henry T. Fink, Romantik Aşk ve Güzellik Eserinde “Aşk öyle bir çelişkiler dizisidir ve öyle sonsuz renk ve biçimlere sahiptir ki, onun hakkında ne söylerseniz söyleyin muhtemelen doğrudur.” dedi.

Aşık olmak ve aşık olma süreci kişiden kişiye değişir.

Birey bazen hiç tanımadığı, farklı kültürlere sahip ailelerde büyümüş, statü farkı bariz olan kişilere aşık olabilir. Bu da bilim adamlarının açıklamakta zorlandıkları konulardan biridir. Araştırmalara göre aşık olmak, ilk izlenime ve ilk karşılaşmadaki duygulara bağlı. Bağlanmanın başlangıcında bazıları “Daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim” gibi sözlerle, bazıları ise “çok aşığım” gibi sözlerle duygularını ifade ederler. Duygular bu kadar ağır olunca ilişkinin başlangıcında geçersiz bir benlik yaratılıyor. Otantik (gerçekliğe dayanan) maskelenmiştir. Karşı tarafın taleplerine uyum gözetilir; “Aşk fedakarlık gerektirir” cümlesiyle başlayan ilişki, evliliğe evrildiğinde “Uzlaşırım” ile devam edebilir.

İlişkinin başlangıcında çılgına dönen ve aşk coşkusunu kendiliğinden yaşayan bireylerin, evlendikten sonra durgunlaşması aslında kişiliklerinin özüne dönmeleri ve maskenin kaybolması olarak yorumlanabilir. Buna bilinçli bir yanılsama değil, karşıdakinin arzusunun kişinin başarma arzusuyla tatmin edilmesi diyebiliriz. Hayatta her şey bir süre sonra şekil değiştirir ve aşk da bir süre sonra ya şekil değiştirir, zamanla aşka dönüşür ya da sona erer. Yeni ilgi noktası çiftleri korkutsa da aşkın aşka dönüşmesi bir bağ kaybı değildir. Özellikle uzun süreli ilişkilerin sırrı aşkı aşka dönüştürmektir.

Bilim, aşk ve şefkat arasındaki farkı kimyasal faktörler ve hormonlarla açıklıyor. İlişkinin başlangıcında aşkın ilk aşaması olan büyülenme aşamasında beyin feniletilamin, dopamin ve norepinefrin salgılamaya başlar. Beyinde serotonin adı verilen kimyasalda azalma olur. Obsesif kompulsif bozuklukların en değerli özelliği budur. Serotonindeki bu azalma, aşıkların sevdikleri kişiye karşı takıntılı özellikler geliştirmelerini ve bundan başka bir şey düşünememelerini açıklayabilir. Bu duygular, ilişkinin ilk aşamalarında aşıkların neden eşlerinin olumsuz özelliklerini görmezden gelip sadece güzel özelliklerine odaklandıklarını da açıklıyor. Aşık olunduğunda erkeklerde testosteron azalır, kadınlarda ise bu hormon artar. Aşk sevgi bağına dönüştükçe artan hormonlar azalır. Bu dönemde oksitosin ve vazopressin salgılayarak çiftler arasındaki bağı güçlendirir.

Fenetilamin aşkın molekülüdür. Sevgiden ve doyum vermekten sorumlu yönlerden biridir.

. Görsel uyaranlar salınımını arttırır. Aşkta oluşan gözbebeklerinin büyümesi, karında kan çekilmesine bağlı kramp hissi, dudaklara ve cinsel organlara kan akışının artması, fiziksel ve duygusal gücün artması gibi etkilere neden olur. Dopamin; Beynin ödül sisteminin merkezinde yer alır. Bu bir ödül kimyasalıdır. Aşık olan kişiye karşı ilgi ve ilginin artmasına neden olur. Aşkın başladığı ilk aşamada; Hiperaktivite, kısa süreli hafıza, uykusuzluk, konuşkan, coşkulu, coşkulu olma, cinsel dürtüde artış, yiyecek alımında azalma dopaminin etkisine dayanmaktadır. Aşık olduğumuz kişiyi düşündüğümüzde salınımı artar. Aşık olmak beynimizin zevk merkezine (nucleus accumbens) kan akışının artmasına neden olur. İnsanlar aşık olduklarında beynin bu kısmı MRI taramalarında parlıyor. Bu daha çok çiftler etkileşime girdiğinde ve birbirlerine odaklandıklarında gerçekleşir.

Feniletilamin mezolimbik dopamin salınımını arttırır. Norepinefrin; Aşkta kalp atış hızından sorumludur. Bu üç kimyasalın karışımıyla aşk ve aşkın ilk evresi oluşur. Bu üç kimyasalın salınımı altı ay ile üç yıl arasında azalıyor. Eğer gerçek aşk varsa ikinci aşama başlar. Endorfinler ikinci aşamada rol oynar. Endorfinler; İlişkilerde samimiyet, sıcaklık, inanç ve bağlılık verir. İkinci aşama ilk aşama kadar heyecan verici değil. Ancak ilişkide bağlılığın temellerinin atıldığı dönemdir. Oksitosin ilişkide bağlılığı artıran ve aşkın üçüncü evresinde etkili olan hormondur. Oksitosin ve vazopressin hormonları beyne nüfuz ettikçe çekim aşaması sona erer ve bağlanma aşaması başlar. Bu yeni hormonlar insanların kendilerini yetkin ve kendinden emin hissetmelerini sağlıyor. Kadınların hamilelik ve emzirme döneminde daha yoğun olarak salgıladığı bir hormondur.

Aşkın doğasını bilimsel yöntemlerle açıklamaya çalışan Michel Odent, Aşkın Bilimsel Yüzü Kitabında oksitosinin tüm duygu ve düşünceleri değiştirebileceğini iddia ediyor. Orgazm sırasında yoğun olarak salgılanan bu hormon, şefkatli davranışlarla, dokunmayla, sarılmayla ortaya çıkıyor. Gerginlik bu hormonun salgılanmasını olumsuz etkiler. Aşkın kimyasıyla ilgili bulunan ilk hormonlardan biri kişisel cinsel kokular yani feromonlardır. Geçmişte insanlar buna isim vermese de, insanda kokunun cinsel isteği etkilediği fark edilmiştir.

Bilimsel bilgilerin ışığında tanımladığımız sevgi gelişmektedir ve gelişmelidir. Her dönemde farklı nörolojik ve psikolojik yansımaları olur. Aşk dediğimiz şey bağın ilk aşamasıdır. Bu aşama sırasıyla yeni aşamalara kendini bırakır.

Evlilikte aşk henüz ilk halinde değildir ve bittiği de söylenemez. Bir bebek doğduğunda küçücüktür. Parlak ve canlı bir cilde sahiptir. Yıllar geçtikçe değişir, kırk yaşına gelir. Boyu, yüzü, cildi, elleri her şeyi değişti. Peki ilk doğan çocuk pek çok şey değiştiği için mi öldü? Aşkta da böyledir; Coşkulu doğar, değişir ve olgunlaşır. Elbette her yeni doğan birey gibi aşk da eninde sonunda ölecektir. Kimisi bir yılda yaşar, kimisi iki yılda, kimisi bir ömür yaşayıp ölür. Yeni doğmuş bir birey nasıl kendisine gösterilen ilgiyle büyüyorsa, aşkta da gerekli ilgiyi görürse bir ömür boyu yaşayacaktır. Aksi halde ömrü kısa olabilir. Kısacası gerekli ilgiyi gören sevgi değişir, gerekli ilgiyi ve ilgiyi görmeyen sevgi ise ölür. Aşka dönüşmek bir kayıp değil, kazançtır.

Umarım aşkınız aşka dönüşür…

instagram

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarların özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikalarını yansıtmayabilir. ©Onedio

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu